Bireysel Psikoterapi

Her insanın hayatında yaşadığı travmalar, büyük acılar, baş etmekte zorlandığı durumlar ve çözemediği problemler vardır. Bügün dünyada uygulanan birçok psikoterapötik teknik vardır. Bu psikoterapötik yöntemler dört ana başlıkta toplanabilir.Bunlar; davranışçı psikoterapiler, bilişsel psikoterapiler, dinamik psikoterapiler ve varoluşçu psikoterapilerdir.

 

Davranışçı Psikoterapi:

Davranışçı psikoterapiler insanın iç dünyasına girmeden sadece dışarıdan gözlemlenen davranışlara göre insanı anlamaya çalışır.Bu terapiler insana rahatsızlık veren davranışları bir anlam çerçevesinde değerlendirmiş, standardize etmiş, nasıl geliştiğini anlatmış, bunu bilimsel çalışmalarla ispat etmiş ve bunları belirli tekniklerle değiştirebileceğini kanıtlamıştır.

İnsan davranışlarının kaynağını sosyal öğrenme ve modelleme teknikleriyle açıklar.Ancak insanın tüm davranışlarını şartlı refleks ve sosyal öğrenme modellemesi ile izah etmek mümkün değildir.

Şartlı refleksin keşifçisi Pavlov elli köpeğin aynı uyaran karşısında aynı tepkiyi verdiğini laboratuvar ortamında ispat etmiştir ancak elli insan aynı uyaran karşısında aynı tepkiyi göstermez.Örneğin bir deprem sırasında insanlarda bir bölümü korku ve panikle ne yapacağını bilemeyip donup kalmakta ,bir bölümü kaçmakta, bir bölümü saklanmakta, bir bölümü dua etmekte, bir bölümü ise sinirlenip küfür etmektedir.Yani insanlar olaylar karşısında çok farklı tepkiler vermektedir.

Özellikle sosyal öğrenme ve modelleme sonucu öğrenilmiş fobilerin tedavisinde davranışçı terapi ilkeleri işe yararken daha karmaşık ve kompleks sebeplerden kaynaklanan fobilerde davranışçı terapiler yetersiz kalır.

Bilişsel Psikoterapi:

Bilişsel psikoterapiler davranışçı yöntemi kabul ederken diğer yandan insanın tüm davranışlarını anlama konusunda davranışçı terapilerin yetersiz olduğunu ileri sürer. Bilişsel ekol insanın bir hayvan olmadığını, hayvandan farklı olarak beş duyu organı ile dışarıdan gelen uyarıları bilgi olarak değerlendiğini daha sonra bu bilgileri kullanarak yorumlama yaptığını ve bu yorumlara bağlı olarak davranış ürettiğini iddia eder.

Bilişsel ekole göre beş duyu ile algılanan bilgiler özel, bireysel ve subjektif bir filtreden geçerek değerlendirmeye alınmakta ve her insanda farklı bir anlama bürünmekte ve bu anlama göre de davranış üretilmektedir.Bilişsel ekole göre bilgi otomatik düşünceler temel kabul ve temel şemalara göre değerlendirilir. Bu üçlü katmana bağlı olarak insanın bir kimlik , kendilik ve kendine has bir dünya algısı oluşturur.Kendini ve dünyayı bu üçlü filtre sisteminden geçirdikten sonra anlam yükleyerek bir davranış üretir.

Bilişsel çarpıtmalar sonucu oluşan bozuklukları bilişsel tedavi stratejileriyle düzeltmek mümkündür.

Dinamik Psikoterapi:

Dinamik psikoterapiler davranışçı ve bilişsel tekniklere direnç geliştiren hastalarda kullanılır. Hasta bir taraftan iyileşmek istediğini söyler ama diğer taraftan kendisine verilen önerilere uymaz.

Direnç bilinçdışı dinamiklerle işleyen psikodinamik yapının temel kavramıdır. Hasta ne kadar bilinçlense de erken çocukluk döneminde yaşantıladığı anne – baba – çocuk üçgenindeki temel örüntüleri bugünkü yaşantısında tekrar etmektedir.

Psikodinamik yaklaşım insanı sadece bir davranış ve bilişsel bir süreç olarak ele almaz.Bunların yanısıra insanı düşüncesi, duygulanımı, sosyal yapısı, ailesi ve kültürel özellikleri ile bir bütün olarak ele alır. Bu dinamik yapının ve etkileşimin düşünce sistemlerini nasıl oluşturduğunu bulmaya çalışır. İnsan ruhu çok komplike, karmaşık, kaotik ama bir o kadar da kendi içinde düzenli, tutarlı, determinal bir yapıdır.

Binlerce faktörün bir araya gelerek oluşturduğu ruhsal yapıda müthiş bir rölativite ( görecelik ) vardır. Bu yapı geçmişi ve geleceği bugüne taşıyabildiği gibi bugünün yapısını geçmişi örtmek ve geleceği belirlemek için de kullanabilir.

Varoluşçu Psikoterapi:

Bazı hastalar dışsal gerçekliğin zorunluluklarından uzak kendi içsel varoluşlarını sorgularlar. ‘Hayatın anlamı nedir? , Geleceği bilmek ve belirlemek mümkün müdür?  Bugün yaşadığım şeyi ben mi oluşturdum yoksa başkaları mı ? ‘ gibi sorularla insanı, dünyayı, yaşamı ve ölümü anlamaya çalışırlar. Böyle durumlarda ise varoluşçu terapiler devreye girer.

Bu sorulara anksiyete oluşturmadan cevap vermeye çalışır. Yukarıda bahsedildiği gibi insanı tek bir teori ile açıklamak ve problemleri tek bir terapi ekolünün yöntemleriyle çözmek mümkün değildir. Bazen terapide farklı aşamalarda farklı terapötik teknikler kulanmak gerekir.Bu sebeple psikoterapi yaklaşımlarının hastaya hangi aşamada uygulanabileceğini bilmek gerekir.

İşte belli başlı terapi ekollerini ve tekniklerini bilip, gerekli yerlerde kullanarak hastayı bütüncül bir bakış açısıyla değerlendiren ve bu teknikleri hastaya bir arada uygulayan ekole bütüncül psikoterapi denir. Bütüncül psikoterapi her türlü ekolün özümsendiği terapi yöntemidir. Bütüncül psikoterapi insanın biyolojik oluşumunu, genetik yapısını, dünyaya adapte olma sürecini, ilk algılarını, algıların birleştirilmesini, kendilik tasarımını, öteki insanların algılanış biçimini, aile ve ülke kültürünü de dikkate alarak bireyi anlamaya çalışır.